Toplum, tarih boyunca bireylerin yaşamlarına yön veren bir yapı olmuştur. İçimizdeki toplumsal sesler, bireylerin davranışlarını şekillendiren, kimliklerini oluşturan ve hayata bakış açılarını derinleştiren önemli unsurlardır. Bu sesler, en çok onay arayışında kendini gösterir. İnsanlar, toplumsal kabul görme ihtiyacını duyarlarken, bu bağlamda çeşitli davranış kalıpları geliştirmekte ve kendi kimliklerini bu süreçte yeniden şekillendirmektedir. Peki, bu onay arayışının bireyler üzerinde yarattığı etki nedir?
İnsanlar, sosyal varlıklar olmaları nedeniyle, başkalarının onayına müdahale eden birçok duygu ve düşünce ile iç içe geçmişlerdir. Bu onay arayışı, çocukluk döneminde başlar ve yaşam boyunca devam eder. Her yaş grubunun farklı onay arayışları olmasına rağmen, genel olarak kabul görme isteği, bireyin kendine olan inancını güçlendirir. Özellikle ergenlik döneminde, akran ilişkileri ve sosyal medyanın etkisiyle dışardan alınan onay, bireylerin özgüvenini doğrudan etkiler. Bu noktada birey, herkesin karşısında kendi kimliğiyle yer almak için sürekli bir çaba içindedir. Ancak bu onay arayışı bazen durumu karmaşık hale getirebilir. Birey, kabul görme isteği doğrultusunda kendi değerlerinden ödün verebilir veya başkalarıyla uyum sağlama çabası içindeki davranışları, onların beklentilerini karşılama amaçlı şekillenebilir.
Onay arayışının psikolojik boyutu, bireylerin ruh sağlığı üzerinde önemli etkilere sahiptir. Onay almak, insanın kendine olan güveninin artmasını sağlarken, sürekli bir onay arayışında olmak ise kaygı ve stres yaratabilir. Kişi, toplumsal normlara veya başkalarının beklentilerine uymak için kendini sürekli baskı altında hissedebilir. Bu durum, bireyin kendisini gerçekleştirmesi ve içsel motivasyonunu bulması açısından engelleyici bir etki yaratabilir. Özellikle sosyal medya kullanımının yaygınlaşması, bireylerin onay arayışını daha da derinleştirmiştir. 'Beğeni' sayıları, yapılan paylaşımların aldığı geri dönüşler, bireylerin ruh halini etkileyen önemli unsurlar haline gelmiştir. Bu çerçevede, dışarıdan alınacak her bir onay, bireyin kendi öz güvenini artırabilirken, olumsuz geri dönüşler ise derin bir hayal kırıklığına neden olabilir.
Onay arayışının bir diğer çarpıcı yönü, bireyler arasında kurulan ilişkiler ve toplumsal dinamikler üzerindeki etkisidir. Bireyler, kabul görme isteğiyle sosyal ortamlarda belirli davranış kalıplarını benimserler. Bu davranışlar, bazen otokontrol ile sınırlı kalırken, bazen de bireyin kendi istek ve ihtiyaçlarından vazgeçmesine neden olabilir. Sonuç olarak, bireyler bireyselliklerini ve özgünlüklerini kaybedebilirler. Bu kayıplar, bireyin yaşadığı toplumsal ilişkilerdeki samimiyeti ve derinliği de etkileyebilir.
Sonuç olarak, içimizdeki toplumun sesleri, bireylerin hayatlarının pek çok alanını şekillendiren karmaşık bir dinamiğe sahiptir. Onay arayışı, bireylerin sosyal yaşamları üzerinde derin etkilerde bulunurken, aynı zamanda kendi kimlik arayışlarında önemli bir yer tutar. Bu çerçevede, bireylerin kendi değerlerini koruyabilmesi ve gerçek özgüvenlerini bulabilmesi için bu toplumsal beklentileri sorgulaması ve içsel bir yolculuğa çıkması gerekmektedir. Onay arayışının getirdiği baskılardan kurtularak kendi kimliğini bulma süreci, hem bireysel tatmin hem de toplumsal ilişkiler açısından oldukça kritiktir. İçimizdeki toplumun sesleri, kendi sesimizin ne kadar güçlü olduğunu anlamamız için bizi sürekli uyaran bir unsur olmaya devam edecek.